Kolu
Sorunu sor hemen cevaplansın.
kolu teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- arm
- kol
- {i} sleeve
Roll up your right sleeve.
-Sağ elbise kolunu yukarı çek.
These blouses are long sleeved.
-Bu bulüzler uzun kolludur.
- keşif kolu
- vanguard
- kol
- arm
She would have fallen into the pond if he had not caught her by the arm.
-Eğer onu kolundan yakalamasaydı, göletin içine düşmüş olacaktı.
I perspired under the arms.
-Kollarımın altında terledim.
- kolu bacağı kesilmiş kimse
- basket case
- kolu kanadı kırılmak
- to be left sitting high and dry (after losing one's source or sources of support), have the rug pulled out from under one
- kolu uzun
- powerful and influential
- kontrol kolu
- control lever
- kontrol kolu
- control handle
- kombine far kumanda kolu
- (Otomotiv) combination light switch
- kontak kolu
- wiper
- kol
- {i} handle
This car handles very easily.
-Bu araba çok kolay kullanılır.
This machine is easy to handle.
-Bu makineyi idare etmek kolaydır.
- gaz kolu
- throttle
- kol
- branch
Those branches break easily.
-O dallar kolayca kırılır.
Which branch of the armed forces were you in?
-Silahlı kuvvetlerin hangi kolundaydın?
- kol
- offtake
- kol
- {i} foreleg
- kol
- {i} flipper
- acil durum kolu
- (Askeri) emergency lever
- anahtar kolu
- handle
- ayar kolu
- fulcrum lever
- ayar kolu
- control lever
- ayar kolu
- (Tekstil) adjusting arm
- biyel kolu
- (Otomotiv) piston rod
- biyel kolu
- connection rod
- biyel kolu
- (Tekstil) connecting rod
- cırcır kolu
- ratchet handle
- dakika kolu
- minute hand
- dana kolu
- (Gıda) veal arm
- dağ kolu
- spur
- denetim kolu
- (Bilgisayar) joystick">(Bilgisayar) joystick
- denetim kolu
- (Bilgisayar) joy stick
- fren kolu
- slack adjuster
- gergi kolu
- strut
- hareket kolu
- lever
- hareket kolu
- starting lever
- helikopter kolu
- (Askeri) helicopter flight
- itme kolu
- push rod
- kilit kolu
- lock lever
- kol
- truss
- kol
- bellcrank
- kol
- {i} crank
I grind my coffee by hand with a coffee grinder with a crank handle.
-Ben kahvemi bir çevirme kollu kahve değirmeni ile öğütürüm.
Tom's car has crank windows.
-Tom'un arabasının pencere açma kolu vardır.
- kol
- (Coğrafya) affluent
- kol
- (Havacılık) col
I don't have a stamp collection, but I have a Japanese postcard collection that I could use as an excuse to invite him.
-Pul koleksiyonum yok ama onu davet etmek için bir mazeret olarak kullanabildiğim Japon kartpostal koleksiyonum var.
Memories of my college days come to my mind.
-Kolej günlerimin anılarını hatırlarım.
- kol
- post
I don't have a stamp collection, but I have a Japanese postcard collection that I could use as an excuse to invite him.
-Pul koleksiyonum yok ama onu davet etmek için bir mazeret olarak kullanabildiğim Japon kartpostal koleksiyonum var.
The bridge is supported by 10 posts.
-Köprü on kolonla destekleniyor.
- kol
- bell crank
- kol
- hand
I put a new handle to the door.
-Kapıya yeni bir kol taktım.
This car handles very easily.
-Bu araba çok kolay kullanılır.
- kol
- section
Mary cleared the platforming section with ease.
-Mary, platformlama bölümünü kolaylıkla temizledi.
I asked for a seat in the no-smoking section.
-Sigara içilmeyen bölümde bir koltuk istedim.
- kol
- (Mimarlık) annex
- kol
- leg
They all have arms, legs, and heads, they walk and talk, but now there's SOMETHING that wants to make them different.
-Onların hepsinin, kolları, bacakları, ve kafaları var,onlar yürürler ve konuşurlar, ama şimdi onlara farklı yapmak isteyen bir şey var.
She has long arms and legs.
-Onun uzun kolları ve bacakları var.
- kol
- subsection
- kol
- shank
- kol
- stay
It's easier to stay out of jail than to get out of jail.
-Hapishanenin dışında kalmak hapishaneden çıkmaktan daha kolaydır.
It is easier to stay out than to get out.
-Dışarıda kalmak dışarı çıkmaktan daha kolaydır.
- kol
- bracket
- kol
- team
Our team can easily beat your team in the first game.
-İlk oyunda takımımız takımınızı kolayca yenebilir.
Beating the other team was no sweat at all.
-Diğer takımı yenmek hiç kolay değil.
- kol
- (Tıp) chol
There have been many cases of cholera this year.
-Bu yıl çok sayıda kolera vakası yaşandı.
My cholesterol levels are high.
-Benim kolesterol seviyelerim yüksektir.
- kol
- lever handle
- kol
- fin
Finding his office was easy.
-Onun ofisini bulmak kolaydı.
Finding his office was easy.
-Onun bürosunu bulmak kolaydı.
- kumanda kolu
- (Askeri) control column
- kumanda kolu
- joystick
- kumanda kolu
- (Askeri,Mekanik,Teknik) lever
- kumanda kolu
- switched off
- kuzu kolu
- (Gıda) lamb’s arm
- levye kolu
- (Askeri) control lever
- levye kolu
- (Askeri) control column
- mikrofon kolu
- boom
- nehir kolu
- tributary
- pafta kolu
- die stock
- piston kolu kafası
- big end
- rot kolu
- (Otomotiv) tie rod
- rot kolu
- track rod
- rot kolu
- (Otomotiv) tie-rod">(Otomotiv) tie-rod
- sanayi kolu
- (Ticaret) branch of industry
- t-kolu
- t-bar
- tahrik kolu
- (Mekanik) actuator">(Mekanik) actuator
- tilt kolu
- til arm
- tork kolu
- torque arm
- vites kolu
- lever
- vites kolu
- (Otomotiv) shift lever
- vites kolu
- (Otomotiv) selector lever
- vites kolu topuzu
- lever knob
- vites kolu topuzu
- knob
- vites seçme kolu
- gear selector
- kol
- wing
Tom took me under his wing.
-Tom bana kol kanat gerdi.
She took me under her wing and taught me everything she knew.
-O bana kol kanat gerdi ve bildiği her şeyi bana öğretti.
- kol
- phylum
- kol
- department
- kol
- brachion
- kol
- brachial
- kol
- limb
- kol
- tributary
- kol
- tappet
- kol
- embranchment
- kol
- {i} Rod
- ahtapot kolu
- octopus arms
- fay kolu
- (Jeoloji) Fault branch
- giysi kolu
- sleeve
Tom wiped his face with his sleeve.
-Tom giysi koluyla yüzünü sildi.
- herhangi bir biçimde kolu olan
- arm, in any form
- kavşak kolu
- Intersection leg
- kol
- {i} offset
- kol
- arm of
- kumanda kolu
- control lever, joystick
- nehir kolu
- distributary
- çolak. kolu sakat olan
- with one. Disable the arm
- Dört kolu eşit haç
- Greek cross
- alay yürüyüş kolu
- (Askeri) column of battalions
- anadingil kolu
- crank arm, crank throw
- askı üçgen kolu
- wishbone
- avara kolu
- disengaging lever
- ayar kolu
- adjusting lever
- ayırma kolu
- release lever
- aşağı çekme kolu
- pulldown rod
- bagaj kapısı kolu
- (Otomotiv) tailgate handle
- bagaj kapısı kolu
- (Otomotiv) tailgate aperture
- bağlama kolu
- coupler
- bina kolu
- aisle
- biyel kolu
- connecting rod
- biyel kolu başlığı
- (Otomotiv) connecting rod cap
- biyel kolu burcu
- (Otomotiv) connecting rod bushing
- biyel kolu burcu
- (Otomotiv) connecting rod bush
- biyel kolu civataları
- connection rod bolts
- biyel kolu kepi
- (Otomotiv) connecting rod cap
- biyel kolu muylusu
- crank pin
- biyel kolu pimi
- (Otomotiv) connecting rod pin
- biyel kolu yatakları
- (Otomotiv) connecting rod bearings
- biyel kolu yatağı
- (Otomotiv) connecting rod bearing
- boru anahtarı kolu
- tommy
- boru anahtarı kolu
- tommy bar
- cam açma kolu
- window opener
- ceket kolu
- (Tekstil) jacket sleeve
- dahili t kolu
- (Askeri) internal t handle
- dayanak kolu
- fulcrum lever
- debriyaj kolu
- throw out lever
- debriyaj kolu
- clutch lever
- denge kolu
- balance arm
- denge kolu
- stabiliser
- denge kolu
- torque stabilizer
- değirmen kolu
- whip and derry
- direksiyon dişli kolu
- (Otomotiv) steering gear arm
- direksiyon karşılama kolu
- guide bracket
- direksiyon kolonu ayar kolu
- (Otomotiv) steering column adjust lever
- direksiyon kolu
- spindle arm
- direksiyon kumanda kolu
- pitman arm
- direksiyon mafsal kolu
- (Otomotiv) steering knuckle arm
- direksiyon merkez kolu
- (Otomotiv) steering center arm
- direksiyon rot kolu
- (Otomotiv) idler arm
- direksiyon rot kolu
- (Otomotiv) drop arm
- direksiyon simidi kolu
- (Otomotiv) steering wheel spoke
- direksiyon çolak kolu
- (Otomotiv) steering knuckle arm
- distribütör kolu
- distributor arm
- durdurma kolu
- stop lever
- düzeltme kolu
- righting arm
- ekleme gergi kolu
- attaching brace
- ekleme kolu
- attaching arm
- el freni kolu
- parking brake lever
- el freni manivela kolu
- (Otomotiv) hand brake lever
- elbise kolu
- sleeve
Roll up your right sleeve.
-Sağ elbise kolunu yukarı çek.
Careful! Your sleeve is in the soup.
-Dikkat et! Elbise kolun çorbanın içinde.
- eli kolu bağlı olmak
- to be bound/tied hand and foot
- emme kolu
- aspiration arm
- erişim kolu
- access arm
- fitil kılavuz kolu
- roving guide bar
- flap kolu
- (Havacılık) flap lever
- fren kolu connecting rod of
- a brake
- gaz kolu (motorsiklet)
- dummy grip
- gemi düzeltme kolu
- ship's righting arm
- gergi kolu bağlantısı
- (Otomotiv) strut mounting
- germe kolu
- tensioning rod
- germe kolu
- tensioning arm
- germe kolu
- tensioning lever
- gömlek kolu
- shirtsleeve
- gömlek kolu
- shirt sleeve
- halat kolu
- strand
- haliç kolu
- horn
- hareket kolu
- motion bar, starting lever
- hareket kolu
- starting handle; crank
- hız kolu
- gearshift lever
- hız kolu
- speed handle
- ikmal kolu
- mil . supply column
- ilk hareket kolu
- starting crank
- itme kolu ucu
- push rod end
- işletme kolu
- operating lever, starting lever
- kamera kolu
- boom
- kapak kolu
- gate arm
- kapı kolu
- door handle
- kapı kolu
- doorknob
Tom left fingerprints on the doorknob of the room where the body was found.
-Tom cesedin bulunduğu odanın kapı kolunda parmak izleri bıraktı.
I turned the doorknob.
-Kapı kolunu çevirdim.
- kastanyola kolu
- trip lever
- kavrama kolu
- clutch lever, coupling lever
- kesici kolu
- breaker arm
- kesme kolu
- (Havacılık) fire handle
- keşif kolu
- reconnaissance patrol
- keşif kolu
- mil . reconnaissance patrol
- keşif kolu
- van
- keşif kolu
- patrol
- keşif kolu
- reconnaissance party
- keşif kolu
- scouting party
- kol
- division, branch
- kol
- rounds
- kol
- patrol
- kol
- (Askeriye) column
- kol
- strand (of a rope)
- kol
- sleeve; handle
- kol
- arm (of a chair)
- kol
- brace
Tom noticed the bracelet on Mary's arm.
-Tom Mary'nin kolundak bileziği fark etti.
Whenever an accident happens, the first thing the doctors look for is a bracelet, a necklace, or some accessory that can provide some information about the patient.
-Ne zaman bir kaza olsa doktorların aradığı ilk şey hasta hakkında bazı bilgiler sağlayan bir bilezik, bir kolye, veya bir aksesuardır.
- kol
- gang; troupe
- kol
- lever
Press down on the lever.
-Kolun üstüne bastırınız.
Tom put two slices of bread into the toaster and pushed down on the lever.
-Tom ekmek kızartma makinesine iki dilim ekmek koydu ve kolu aşağı itti.
- kol
- handle; lever
- kol
- ramification
- kol
- (bitki) branch
- kol
- neck (of a musical instrument)
- kol
- (giysi) sleeve
- kol
- side (direction)
- kol
- arm; sleeve; foreleg; flipper; branch; bar, handle, crank, lever; (okulda) club; team, gang, troupe; patrol; column
- kol
- butchery shank
- kol
- stolon; subsection
- kol
- club (in a school)
- kol
- phys. arm
- kol
- formerly wing (of an army)
- kol
- stick
Your arms are more important than that stick, so instead of using your arm, use the stick.
-Kollarınız o çubuktan daha önemlidir, bu nedenle kolunuzu kullanmak yerine çubuğu kullanın.
- kol
- stolon
- kol
- detent
- kol
- (Anatomi) brachium">(Anatomi) brachium
- kol
- outfall
İlgili Terimler
kolu teriminin İngilizce İngilizce sözlükte anlamı
- KOL
- sign of affection (in Internet chats)
İlgili Terimler
kolu teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı
- kolu uzun
- Gücü yeter, sözü geçer
- kol
- İnsan vücudunda omuz başından parmak uçlarına kadar uzanan bölüm
- Kol
- dal
- cırcır kolu
- Lokma vidaları sökmeye yarayan alet
- dağ kolu
- Sıradağlardan her iki yöne doğru uzanan dağ sırtı
- deve kolu
- Çöl nitelikli bölgelerde taşıma işlerinde kullanılmak için develerden kurulmuş askerî ulaştırma birliklerine verilen ad
- iş kolu
- Ekonomik etkinliklerin sınıflandırılması sonucu birbirine benzeyen veya aynı nitelikte olan çalışma dallarından her biri
- iş kolu
- Bu dalların herhangi birinde çalışanların bütünü
- kantar kolu
- Üzerinde kantar topunun bulunduğu ve hareket ettiği demir çubuk
- kapı kolu
- Kapıyı açmaya veya kapamaya yarayan, genellikle metalden yapılmış nesne
- keşif kolu
- Düşmanın durumunu anlamak, arazi ve yollar hakkında bilgi toplamak için gönderilen kol
- kol
- Koyun, dana, kuzu vb.nde ön ayağın üst bölümü
- kol
- Bazı çalgıların elle tutulan sap bölümü
- kol
- İş takımı, ekip, grup
- kol
- Ağaçlarda gövdeden ayrılan kalın dal
- kol
- Bir şeyin ayrıldığı bölümlerden her biri, dal, kısım, branş
- kol
- Bir koltukta, bir divanda kol dayamaya yarayan parça
- kol
- Rahatça eğlenebilirlerdi."- R. H. Karay. İş takımı, ekip, grup: "Öteki koldaki iki hamlacıdan birisi acınacak bir zayıflıktaydı."- S. F. Abasıyanık
- kol
- Flasaların bir tarafa bükülmeisi sonucu halatta elde edilen elemanlar
- kol
- Ön ayağın üst bölümü
- kol
- Kanat
- kol
- Makinelerde tutup çevirmeye veya çekmeye yarayan ağaç veya metal parça
- kol
- Giysinin kolu saran bölümü
- kol
- Avcılıkta gözetleme deliğinin çevresine ve bu giden yolun iki yanına konan çalı çırpı
- kol
- Güvenliği sağlamak amacıyla dolaşan polis, jandarma veya asker topluluğu, karakol, devriye
- kol
- şube, dal
- kol
- Güvenliği sağlamak amacıyla dolaşan polis, jandarma veya asker topluluğu, karakol, devriye: "Lakin böyle kardan yolların örtüldüğü bu gecede, koldan korku yoktu
- kol
- Bir halat oluşturan bükülmüş lif demetlerinden her biri
- kol
- Giysinin kolu saran bölümü: "Kara yağız oğlan yalandan gözlerinin yaşını pembe mintanının kollarına siliyordu."- O. C. Kaygılı
- kol
- Dizi, düzen
- sürgü kolu
- Tüfeklerde fişek sürüp kovan boşaltan sürgünün elle tutulan kolu
- tulumba kolu
- Tulumbadan su çıkarmak için tulumbaya basmayı sağlayan uzun demir kol
- vites kolu
- Motorlu taşıtların dişlilerini birbirine geçirmeye yarayan manivela
- yay kolu
- Ok yaylarının esneyen uçlarının her iki yanı
- yürüyüş kolu
- Belli bir bölgeye ulaşmak veya bulunulan bir bölgeden ayrılmak amacıyla bir kumanda altında, düzenli yürüyüş yapan piyade, zırhlı veya motorlu birliklerin tümü
- zuhuri kolu
- Orta oyunu takımı
- çengi kolu
- Çengilerden oluşan topluluk
İlgili Terimler
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.